Bugün sizlerle Rus edebiyatının en önemli hikaye-roman kitaplarından olan Altıncı Koğuş'u ele alacağız. Eminim karamsar havası benim gibi kasvetli ve gerçekçi Rus eserlerini sevenlerin hoşuna gidecek.
İşlenen konu, Bir nevi kitap özeti ve ufak tefek kendi yorumlarım: Önce kendi yorumumu katarak başlayayım okuduğum onlarca roman-hikaye türünden kitaplar arasında beni en çok etkileyen eserlerdendir kendileri. Belki de Rus edebiyatına, varoluşçuluk akımlarına olan ilgimdendir bilmiyorum ancak belirli bir yaşa gelmiş her bireyin okuması gerektiğini düşünüyorum Çehov'un Altıncı Koğuş'unu. Öncelikle bu eser bir novella(kısa hikayedir) ve ana konusu oldukça iyi eğitim almış bir akıl hastası olan İvan Dmitriç ile felsefeye ve sanata ilgisi olan doktor Andrey Yefimıç arasında geçen bir felsefi çatışmayı anlatır. Dmitriç gördüğü kötü muameleyi ket vurmak(engellemek) için sürekli Yefimıç ile sohbet ederken onu aşağılar ve adeta polyanna vari bir dünyada yaşadığını kanıtlamaya çalışır. Kendisinin aklının onlara göre gayet yerinde olduğunu hatta bu akıl hastanesindeki çoğu çalışandan daha mantıklı düşünebildiğini anlatırken, Yefimıç onu başlarda sadece ağzı iyi laf yapan bir akıl hastası olarak görür ve ilk başlarda kılını bile kıpırdatmaz. Dmitriç'in kitaptaki şu sözleri her okurun aklına kazınmış veya yer etmiştir:
“Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülemeyecek derecede aşağı konuşmasının. Neden burada siz değil de biziz? Mantık bunun neresinde?”.
Yefimıç bu adama içten içe engel olamayacağı bir şekilde bağlanmıştır ve her gün artık akıl hastanesine gelmesinin tek sebebi bu adamla saatlerce konuşmaktır. Kısaca( kitabın neredeyse tamamının özetini anlatmadan :) ) eserin ana konusu insanların sorgusuz ve sualsiz birbirlerini nasıl kalıplara soktukları ve sonunda o kalıba soktukları insanlara nasıl benzedikleridir. Ancak tabii ki bu gerçekleştiğinde iş işten geçmiştir çünkü siz dünyayı değiştirmeden o çoktan sizi değiştirmiştir bile.
-Sevgiler MC-TR okurları, İleride Anton Çehov'un tamamen nesnel olmayan içime bu kitabın özeti gibi kendi yorumlarımı kattığım bir öznel hayat hikayesini, biyografisini yayınlamayı da düşünüyorum.
İşlenen konu, Bir nevi kitap özeti ve ufak tefek kendi yorumlarım: Önce kendi yorumumu katarak başlayayım okuduğum onlarca roman-hikaye türünden kitaplar arasında beni en çok etkileyen eserlerdendir kendileri. Belki de Rus edebiyatına, varoluşçuluk akımlarına olan ilgimdendir bilmiyorum ancak belirli bir yaşa gelmiş her bireyin okuması gerektiğini düşünüyorum Çehov'un Altıncı Koğuş'unu. Öncelikle bu eser bir novella(kısa hikayedir) ve ana konusu oldukça iyi eğitim almış bir akıl hastası olan İvan Dmitriç ile felsefeye ve sanata ilgisi olan doktor Andrey Yefimıç arasında geçen bir felsefi çatışmayı anlatır. Dmitriç gördüğü kötü muameleyi ket vurmak(engellemek) için sürekli Yefimıç ile sohbet ederken onu aşağılar ve adeta polyanna vari bir dünyada yaşadığını kanıtlamaya çalışır. Kendisinin aklının onlara göre gayet yerinde olduğunu hatta bu akıl hastanesindeki çoğu çalışandan daha mantıklı düşünebildiğini anlatırken, Yefimıç onu başlarda sadece ağzı iyi laf yapan bir akıl hastası olarak görür ve ilk başlarda kılını bile kıpırdatmaz. Dmitriç'in kitaptaki şu sözleri her okurun aklına kazınmış veya yer etmiştir:
“Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülemeyecek derecede aşağı konuşmasının. Neden burada siz değil de biziz? Mantık bunun neresinde?”.
Yefimıç bu adama içten içe engel olamayacağı bir şekilde bağlanmıştır ve her gün artık akıl hastanesine gelmesinin tek sebebi bu adamla saatlerce konuşmaktır. Kısaca( kitabın neredeyse tamamının özetini anlatmadan :) ) eserin ana konusu insanların sorgusuz ve sualsiz birbirlerini nasıl kalıplara soktukları ve sonunda o kalıba soktukları insanlara nasıl benzedikleridir. Ancak tabii ki bu gerçekleştiğinde iş işten geçmiştir çünkü siz dünyayı değiştirmeden o çoktan sizi değiştirmiştir bile.
-Sevgiler MC-TR okurları, İleride Anton Çehov'un tamamen nesnel olmayan içime bu kitabın özeti gibi kendi yorumlarımı kattığım bir öznel hayat hikayesini, biyografisini yayınlamayı da düşünüyorum.