Eveet, serinin ilk filmi benim için özel bir yeri olan The Shining(Cinnet) filmi olacak. Aslında kendi fikirlerimi belirtecek olursam Stanley Kubrick gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden olsa da bana pek hitap etmedi hiçbir zaman arkadaşlar. Onun sürekli yarattığı gerilim müziklerini ve anlık kalp krizi geçirten sahnelerini bir türlü sevemedim.
Ama bu film öyle mi? Değil. Bir kere bu filmin altında ünlü yazar Stephen King'in altın kalemi var. Bu filmi açıp izlemem de ki en büyük etkenlerden biri de bu oldu. Ha tabii o zamanlar oyunculuklarına bayıldığım: Jack Nicholson ve Shelley Duvall'in hakkını vermezsem çok büyük ayıp etmiş olurum. Bunlar kendi öznel yorumlarım umarım bana kızmazsınız. Ama filmi açıp izlerken yaşadığım tecrübeleri anlatmayacağım merak etmeyin :)) . Çok fazla hikayeyi bulandırmadan filmin yaratılış hikayesine ve ne tür bir film olduğuna göz atalım:
THE SHINING: CINNET (1980) - Gizem / Psikolojik Korku
Yönetmen: Stanley Kubrick
Öykü: Stephen King
IMDb: 8,4/10
Anlattığım üzere Stephen King'in öykülerinden uyarlanan The Shining; Torrance ailesinin Rocky dağlarının eteğinde sığ bir noktada bulunan Overlook Hotel'ine bekçilik yapmak üzere gidecek Jack Torrance'nin yanına gitmesiyle başlıyor. Ancak daha önce burada kalan bekçi Otel müdürünün anlattığı üzere cabin fever / kulübe çılgınlığı denilen psikolojik hastalığa yakalanıyor ve tüm ailesini katlediyor. Jack Torrance gayet mülayim ve sakin bir adam olduğunu düşündüğü için bunu pek umursamıyor ve ''Ben sakin bir adamım.'' diyerek karşılık veriyor.
Olaylar ilerlerken Jack Torrance ailesini almak üzere yola koyuluyor ve psikolojik olarak ilginç belirtiler gösteren oğlunu ve karısını alarak Overlook Hotel'ine getiriyor.
Overlook Hotel'ine yerleşen orta halli Torrance ailesinin tek amacı huzurlu bir kış geçirmek ve aslında biraz da olsa kafa dinlemek. Jack Torrance'nin ise tek amacı yazdığı kitabı bitirmek. Ancak işler tabii öyle gitmiyor. Yavaş yavaş bozulan Jack Torrance'nin psikolojisi arada geçirdiği cinnetlerle belirtiler gösteriyor. (Devamına girecektim ancak spoiler yiyerek filmi izlememezlik yapmanızı istemiyorum. :)) )
Biraz da bu filme dış perdeden bakalım: Yıllardır sinema eleştirmenleri olsun veya bu filmi izleyenler olsun; film hakkında eleştiriler kaleme almaya ve ilginç distopik veya ütopik senaryolar üretmeye bayılırlar. Özellikle bu açıdan yeri sarsılamaz bir halde The Shining'in. Filmin kökleri o kadar uzun ki Stanley Kubrick bu filmi gösterime almayı düşünürken bu düşünme sürecinde neredeyse bu türdeki tüm Korku filmlerini izlediğini varsayabiliriz.
Hatta bu konuda bir röportajında şöyle bir söylemi vardır ve bu hikayede bir izlem oluşturmak istiyorsanız sizi aydınlatabilecek bir söylemdir:
- Korktuğunuz bir şeyin varlığını inkâr edemezsiniz!
Evet gelelim son olarak filmin farklı bakış açılarından neler anlattığına:
“Overlook Hoteli'nin Bir Kızılderili Mezarlığının Üzerine Kurulduğu Söylemi“
Aslında filmde Otelin müdürü bunu Jack Torrance'ya söylerken çok büyük bir alt olayın daha mesajını veriyordu. Çünkü Amerikan ulusu da Kızılderilileri Kuzey Amerika'dan katlederek uzaklaştırmış ve onların ölüleri üzerine topraklarını kurmuştur. Ve bu soykırım, geçmişte kalmamıştır, etkileri halen hissedilmektedir. Bu yüzden Overlook Hoteli'nin birçok düzeni ve dizaynı Kızılderili motifleri ile süslüdür.
-Beyaz adamın yükü, Lloyd! Beyaz adamın yükü!
“Altın Balo Salonu fotoğrafının kan ile ve suçlular ile doldurulmuş fotoğrafı.“
Filmin bu fotoğrafta anlatmaya çalıştığı ortak ilişki çoğu sinema eleştirmeni tarafından kabul edildiği üzere: ''Fotoğraf ve Zaman'' ilişkisidir. Fotoğraflar zamansızdır. Veya bugün gördüğümüz birisi çok önceleri eski bir fotoğrafta yer alıyor olabilir. Aynı zamanda bu fotoğraf sahte ipuçları ile sizi yönlendirip olan bitenin sadece Jack'in hayal gücünden ibaret olduğu veya gördüğü bir rüya olduğu gerçeğine de iter. Yani filmin en çıkmaz noktası işte bu fotoğraftır.
Vee sonlara geldik, bu film hakkında Danny'den de bahsetmeyi çok isterdim ancak onun hakkında yazacaklarım gerçekten konunun okunabilirliğini bozarak uzamasına sebep olabilir. Bu yüzden onu başka bir konuya bile saklayabilirim. Filmi izlerseniz zaten ne demek istediğimi anlayacaksınız. Mutlaka izlemeniz gereken bir film.
Ama bu film öyle mi? Değil. Bir kere bu filmin altında ünlü yazar Stephen King'in altın kalemi var. Bu filmi açıp izlemem de ki en büyük etkenlerden biri de bu oldu. Ha tabii o zamanlar oyunculuklarına bayıldığım: Jack Nicholson ve Shelley Duvall'in hakkını vermezsem çok büyük ayıp etmiş olurum. Bunlar kendi öznel yorumlarım umarım bana kızmazsınız. Ama filmi açıp izlerken yaşadığım tecrübeleri anlatmayacağım merak etmeyin :)) . Çok fazla hikayeyi bulandırmadan filmin yaratılış hikayesine ve ne tür bir film olduğuna göz atalım:
THE SHINING: CINNET (1980) - Gizem / Psikolojik Korku
Yönetmen: Stanley Kubrick
Öykü: Stephen King
IMDb: 8,4/10
Olaylar ilerlerken Jack Torrance ailesini almak üzere yola koyuluyor ve psikolojik olarak ilginç belirtiler gösteren oğlunu ve karısını alarak Overlook Hotel'ine getiriyor.
Hatta bu konuda bir röportajında şöyle bir söylemi vardır ve bu hikayede bir izlem oluşturmak istiyorsanız sizi aydınlatabilecek bir söylemdir:
- Korktuğunuz bir şeyin varlığını inkâr edemezsiniz!
Evet gelelim son olarak filmin farklı bakış açılarından neler anlattığına:
“Overlook Hoteli'nin Bir Kızılderili Mezarlığının Üzerine Kurulduğu Söylemi“
“Beyaz adamın yükü!“
Jack Torrance psikolojik bunalımlarında boş bir barda otururken gördüğü hayalet barmen Lloyd'a şu tıpkı Kızılderilileri kast edercesine şu sözleri söyler:
-Beyaz adamın yükü, Lloyd! Beyaz adamın yükü!
“Altın Balo Salonu fotoğrafının kan ile ve suçlular ile doldurulmuş fotoğrafı.“
Vee sonlara geldik, bu film hakkında Danny'den de bahsetmeyi çok isterdim ancak onun hakkında yazacaklarım gerçekten konunun okunabilirliğini bozarak uzamasına sebep olabilir. Bu yüzden onu başka bir konuya bile saklayabilirim. Filmi izlerseniz zaten ne demek istediğimi anlayacaksınız. Mutlaka izlemeniz gereken bir film.
İyi okumalar. :mc_387-0: