Sol Reklam
Sağ Reklam

Hikaye Etkinliği - Yükseliş

Aesthetic

???? ???????

Discord:

Aesthetic梦想家#6755

Katılım
30 Aralık 2019
Mesajlar
141
Elmaslar
138
Puanlar
2.320
Yaş
25
Yer
Fransa
Minecraft
Kurgarra
Yükseliş
Bir ormanda gözlerimi açtım. Başımı kaldırdığım anda başımdaki o korkunç ağrıyı hissettim ilk gördüğüm kişi Danny'di. Hatırladığım tek şey adım ve Danny'di. Danny Kumral beyaz tenli ve orta boylu birisiydi. O sevdiğim birisiydi fakat neden sevdiğimi bile hatırlamıyordum. Kendi kendime neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Etrafıma bakındım ve Danny e dönüp neredeyiz biz diye sordum. Danny bana dönüp korku dolu gözlerle bilmiyorum diye yanıt verdi. Ardından hiçbir şey hatırlamıyorum dedi. Yanımızda bir çanta vardı. Çantanın buraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çantayı açtığımızda içinde bulduklarımıza oldukça şaşırmıştık. Çünkü içerisinde ufak bir çanta, bize birkaç gün yetecek kadar yiyecek, birkaç şişe su ve bir de çakmak taşı vardı. Danny su şişesini eline alıp içmeye başladı. Anlaşılan oldukça susamıştı. Bense küçük çantayı alıp fermuarını yavaşça açtım. İçerisinde ilaç, ve bandaj gibi ihtiyacımıza yarayabilecek tıbbi malzemeler vardı. Hâlâ olup bitene bir anlam veremiyordum. Güneşin ışığı yavaş yavaş azalmaya, hava kararmaya başlamıştı bunun yanı sıra hava da iyice serinlemişti. Ormandaki vahşi hayvanların sesleri kulağımıza geliyordu. Havanın kararmaya başlamasıyla ben de korkmaya başlamıştım. Bir yandan da Danny e bakıyordum. O da tıpkı benim gibi korku dolu gözlerle bana bakıyor, şimdi ne yapacağımızı düşünüyordu. Birden Danny atıldı ve kekeleyerek; a ateş yakalım dedi. Bu fikir kulağa hiçbir şey yapmamaktan daha iyi geliyordu. Birlikte ateş yakmaya karar verdik. İkimiz de yakındaki kuru dalları toplamaya başladık. Dalları yeterince topladık. Çantadan çakmak taşını çıkarıp kuru yaprakları yakmaya çalıştık. Yaklaşık 10 dakika uğraştıktan sonra ufak bir ateş yakabildik. Bu bizim ısınmamıza ayrıca zifiri karanlık olan ormanda etrafımızı az da olsa görebilmemizi sağlayacaktı. Artık daha az üşüyorduk. Birkaç dakika hiçbir şey yapmadan ateşi izledik. Ardından Danny e dönerek; yorgun musun, diye seslendim. Düşünceli bir şekilde ateşi izlemeye devam ediyordu. Ardından bir daha seslendim; Hey Danny sana diyorum yorgunsan yat dinlen ben nöbet tutarım dedim. Danny birden irkildi, bana yatıp uyusam daha iyi olacak başım ağrıyor dedi. Danny uyuduktan sonra ateşi izlemeye devam ettim bir şeyler hatırlamaya çalışıyordum ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Kendime yüzlerce sorular soruyor hiçbirine cevap bulamıyor sonra başka sorular soruyordum. Sanırım ben düşüncelere dalmışken saatler geçti ve çalıların arkasından bir ses geldi. Anında irkildim. Gözlerimi iri iri açtım ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Ardından çalılardaki ses daha da arttı. Danny e baktım, uyuyordu. Ben de tedirgin bir şekilde çalılara doğru yaklaştım. Bir de ne göreyim bir rakun! Hemen ateşten aldığım sopa ile onu biraz da olsa kokuttum. Sopayı ona doğru savurduktan sonra rakun korkup kaçtı. Saatin kaç olduğunu hangi zamanda olduğumuzu bilmiyordum. Fakat bizim bu ormanda bu şekilde olmamızın bir sebebi olmalıydı. Birkaç saat sonra Danny i uyandırdım ve ben uyudum. Ertesi sabah güneşin doğuşuyla uyandım. Benim uyandığımı gören Danny bana panik halinde bir yaklaşık 20 dakika önce ilginç sesler duyduğunu söyledi. Ben de onların rakunlar olduğunu söyledim. Oysa başını sağa sola sallayarak bu seslerin rakunlardan daha farklı sesler olduğunu anlattı. Ona gece gördüğüm rakunu anlattım. Muhtemelen o da onunun sesidir diye ekledim. Karnımız acıkmıştı çantadaki yiyecekleri aldım birkaç konserve vardı 1 ini açtım ve iştahla yemeye başladım. Bitirdikten sonra çantadaki yiyeceklerin aslında oldukça az olduğunu farkettim. Ormanda aç kalamamamız için daha fazla yiyecek bulmamız gerekiyordu. Danny e yiyecek bulmamız gerekiyor dedim. O gözlerini bana dikerek çantada var ya, dedi. Bense ona dönüp onlar akşama kadar tükenmiş olur, ve tekrarladım yiyecek bulmamız gerek. Danny çantayı açıp baktığında gerçekten de az olduğunu gördü ve ne yiyebiliriz bu ormanda, diye sordu. Ağaç kökleri mantarlar bitkiler ve şanslıysak belki bir tavşan dedim hafif gülümseyerek. Sırtıma çantayı aldığım gibi yola koyulduk. Yolda yürürken birkaç mantar bulduk Danny eğildi ve mantarlara bakarak; bunlar yenir mi ki, diyerek değişik bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Ben de yenilebilecekmiş gibi görünüyor dedim. Beraber mantarları toplayıp çantaya attık ve aramaya devam ettik. Çok geçmeden su seslerini işittik. Su sesini duyar duymaz hızla sese doğru koşmaya başladık. Karşımıza bir karış derinliğinde berrak küçük bir akarsu çıktı. Suyu görür görmez çok sevindik. Elimi soktuğumda buz gibi suyun elime temas etmesiyle irkildim Danny e dönerek soğukmuş dedim ve avcuma alarak içmeye başladım. Evet tatlı suydu. Bunu bulduğumuz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyordum kendi kendime. Danny kahkaha atarak artık suyumuz var dedi. Sevinçten yerinde duramıyordu. Suyu içtikten sonra kafamı kaldırım ve gözüme elma ağaçlarını ilişti. Hemen kalkıp bir elma koparıp yemeye başladım Yeşil ve ekşi elmalardı. Henüz olmamışlardı ama tatları fena ayılmazdı. Ağacın altında oturup dinlenmeye başladık. Hava tekrardan kararmaya başlayınca biz de ateş yakmak için odun bulmaya çıktık. Odunları bulup getirdik ve ateşi yaktık bu seferki daha kolay olmuştu. Havanın kararmasıyla birlikte Danny yattı ben ateşin başında tekrar düşüncelere daldım. Gece yarısına geldiğimizde oldukça yüksek bir ses duyduk. Bu sesin hemen ardından köpeğin acı çeken inilti sesleri gelmeye başladı Danny i kaldırdım. Hemen uyandı ve sesleri duydu. Köpek inlemeye devam ediyordu. Ateşten bir parça ateş alıp köpeğin sesine doğru ilerlemeye başladık. Karşımıza siyah bir köpek çıkmıştı ayağı ayı tuzağına yakalanmıştı. Bizi görünce panik oldu, ve kaçmaya çalıştı. Fakat hiçbir yere kıpırdayamıyordu. Bize doğru hırlıyor fakat bir yandan da acı çekiyordu. Danny ona doğru yaklaştı ve onu sakinleştirdi ben köpeği tutmaya başladım Danny de ayağını tuzaktan kurtardı Bu tuzağın nereden geldiğini biz de bilmiyorduk. Köpeği kurtardıktan sonra Danny bana yardım çantasını getir diye seslendi. Koşa koşa ateşin başına gittim ve hemen çantayı alıp yanlarına geri döndüm ona ilk yardım çantasını verdim o da köpeğin bacağını bandajla sardı ve onu taşıyarak ateşin başına götürdü. Köpeğe yiyecek ve su verdim onları yemeye başladı. Çok geçmeden uyuya kaldı. Ben de Danny e yatıcığımı söyleyip yattım sabah olduğunda köpek gitmişti. Danny e nereye gittiğini sordum fakat o da bunu bilmediğini söyledi. Ben Danny e barınak yapmalıyız dedim. O da evet, dedi. Artık barınak yapma fikrini aklımıza koymuştuk. Konservelerin kapaklarını bir dala bağlayıp kesin bir alet yaptık bununla küçük ağaçları zor da olsa kesebildik. Akşam oldu ve tekrar elma ağacına geldik. Akşam tekrar ateşin başındayken tekrar bir ses duyduk. Yine bir köpeğin sesiydi. Bizi gördü ve hırlamaya başladı. Dün gece gördüğümüz köpekten daha farklıydı. Köpek bizim üstümüze hızla koşmaya başladı. Tam üzerimize atılacakken bir köpek onu havada yakalayıp ona saldırmaya başladı, ve onu öldürdü. O köpek dün kurtardığımız köpekti. Birkaç gün sonra barınağımızı tamamlamıştık artık kurtardığımız köpek de bizimle yaşıyordu. Bir gece gök yüzündeki uçakları gördük bir yere ateş ediyorlardı biz sadece dalların ardından uçak mermilerinin gidişini izliyorduk. Bunu görünce hem korkmuştuk hem de neler olduğunu merak ediyorduk sabah doğru bir uçak vurularak düştü. Düştüğü yere doğru ilerlemeye başladık. Güneş doğuyordu. Köpeğimizde bizle geliyordu. Uçağa doğru giderken yıkılmış evler karşımıza çıktı. Burasının eskiden bir şehir olduğunu anladık ve düşen uçağa doğru hızla ilerledik. Enkaz alnına geldiğimizde uçağın pilotunun cesedini bulduk. Üniformasında rus bayrağı vardı bunu görür görmez hafızamda bir şeyler tekrar canlandı. Asker olduğum, üniforma giydiğim anılarımı hatırladım... Ve de 3. dünya savaşında olduğumuzu... Artık her şey daha anlamlı geliyordu. Hafızamın geri gelmesiyle mutlu oluyor fakat 3. dünya savaşında olduğumuzu düşündükçe içim parçalanıyordu. Biz enkaza bakarken arkamızdan birisi yaklaştı ve Kıpırdamayın, diye bağırdı! Yavaşca arkamızı döndük. Yaşlı fazla uzun olmayan bir adam bizim üzerimize tüfek doğrultmuş bekliyordu. Elleri titriyordu. Bizi görünce adeta şok olmuştu! S sizsiniz dedi kekeleyerek. Danny şaşkın bir yüz ifadesiyle, burada neler oluyor böyle, dedi.
Adam hemen silahını indirdi, nereden geliyorsunuz böyle, diye sordu. Biz ormandan geliyoruz uçağın düşüşünü görür görmez koşarak geldik, dedim. Yaşlı adam tam bir şeyler diyeceği sırada birkaç araba sesleri duyulmaya başladı. Yaşlı adam telaş içinde ve kısık bir sesle, olamaz askerler geliyor, dedi ve ekledi, beni takip edin! Hemen onu takip etmeye başladık. Bizi yıkık dökük bir eve getirmişti ve içeride benim yaşlarımda sarışın bir kız ve 11 12 yaşlarında ufak bir çocuk vardı. İçeri girdiğimizde fren sesleri duyulmuştu ve askerlerin konuşmaları net olmasa da kulaklarımıza geliyordu. Birden bütün askerler dağılıp evleri kontrol etmeye başladılar. Yaşlı adam bunu farketti ve bizi evin bodrumuna indirdi. İçerisi karanlık ve serindi. Biz Bodrumdaki eşyaların arkasında sesiz bir şekilde saklanıp beklemeye başladık birkaç dakika sonra bir askerin ayak sesleri duyulmaya başlandı ve bizim de içinde olduğumuz bodrumun merdivenlerinden aşağı doğru indi. Küçük çocuk korkudan panikleyip bir kutuyu devirdi. Asker silahını oraya doğru çevirdi ve yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Ardından köpeğimiz kutuların arkasından çıkıp ona doğru havlayıp dişlerini gösterdi. Bunu gören asker silahını indirdi ve tekrardan yukarı çıktı. Birkaç saat daha bodrumda kaldıktan sonra dışarı çıktık. Etrafta hiç kimseler yoktu. Çok acıkmıştık. Bu yüzden çantadan yemekleri çıkarttık. Yaşlı amca'nın ismi John Kızı Lisa ve oğlu Lucas Yemekleri yerken bir yandan sohbet ediyor neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Hafızamın bir kısmı yerine gelmişti fakat hâlâ eksikler vardı. Yaşlı adam bana dönerek, Sen ölmüştün, senin öldüğünü söylüyorlar, nerelerdeydin; dedi. Ben ona dönüp hafızamızı kaybettiğimizi ve birkaç gündür ormanda yaşadığımızı anlattım. Adam kendi kendine kısık bir sesle hâlâ bir umut var. Yarın sabah sizi direnişe götürmeliyim, dedi... Ertesi sabah aniden uyandırıldım ve apar topar yola koyulduk. Hızlı adımlarla ilerliyorduk. Birkaç kilometre yol katettikten sonra Lucas yorulduğunu söyledi. Yaşlı adam onu sırtına alıp. Yürümeye devam etti. Yolda giderken bana Dünyada bir savaş olduğunu. Karısını o savaşta kaybettiğini ve benimse onların lideri olduğumu söyledi. Fakat Denny'i daha önce hiç görmemişti. Bir gün benim öldüğüm haberleri yayılmaya başlamış ve ortadan kaybolduğumu anlattı. Birkaç kilometre daha yol gittikten sonra Madenlere gelmiştik. Bir madenden aşağı doğru indik ve içeride yüzlerce kişinin olduğunu gördük. Beni gören herkes şaşırıyor mutlu oluyor ve hatta bazıları ağlamaya başlıyordu. Ardından orayı yöneten kişi benim yanıma geldi ve, Sizi tekrardan görmek güzel general dedi. İşte şu dakikadan sonra hafızam yerine gelmiş ve her şeyi tekrardan hatırlamaya başlamıştım. Ormana gitmeden önce son hatırladığım şey işkence edilip bir laboratuvar masasında yatmamdı. Komutana durumumuzu sordum. İşgal edilmiş olan üssümüzü geri alma planları yaptık ve arabalara atlayıp saldırmak için yola çıktık. Ben ülkemin generaliydim ve bu ülkenin bana ihtiyacı vardı. Askerlerime savaş düzeni almalarını emrettim. Toplam 968 kişilik bir ordum vardı fakat karşı taraf bizden sayıca fazlaydı. Kusursuz savaş taktilerimle üssümüzü geri almayı başardık. Artık açlık sıkıntısı çekmiyorduk. Bizden yaklaşık 200 kişiyi kaybetmiştik. Birkaç ay burada kendimizi toparladık. Şehirde ve ormanda saklananlar da bize yardıma geldiler böylelikle daha da güçlendik. Anlaşılan düşmanlar da bu zamanda başka ülkelerle savaş yapmış ve ağır kayıplar vererek zayıflamışlardı. Biz de bunu fırsat bilerek önce bütün şehri geri almayı başardık ardından da bütün ülkeyi tekrar kazandık.
Son
 
Neden altınlarını Discord sunucumuzda kazmıyorsun? TIKLA VE KATIL!
Yukarı