Sol Reklam

Paylaşım Hayvan Haklarında Türkiye Ve Dünya

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Atlas

Creeper Evimi Patlattı

Discord:

Atlas Gencer#0492

Katılım
22 Aralık 2020
Mesajlar
382
Elmaslar
626
Puanlar
2.750
Yaş
21
Yer
İzmir
Minecraft
Atlas
Twitter
@AtlasGencer
hayvan-hakları.png


Hayvan Hakları

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu,hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.

Fakat günümüzde hayvanların haklarına özen gösterilemiyor maalesef ve bu durumdan şikayetçiyim aslında ne kadar çok insanımızı bilinçlendirir isek o kadar iyi olacaktır,

Güncel felsefede hayvan hakları

Günümüzde felsefede hayvanların ahlaki statüsüne ilişkin görüşler iki ayrı kaynaktan beslenmektedir; bunlar yararcı felsefe temelli görüşler ve hak temelli görüşlerdir. Yararcı görüşün temsilcisi Peter Singer'dır. Hak temelli görüşün temsilcileri ise Tom Regan ve Gary Francione'dur. Yararcı görüşler eylemlerin ahlaki statülerini tekil eylemin o eylemden etkilenebilecek herkes açısından sonuçları bağlamında yargılamayı savunurken, hak temelli görüşler ahlaki eylemlerin neticelerine göre değil belli ahlaki ilkere göre değerlendirilmesi gerektiğini savunur.

Yararcı görüş, Jeremy Bentham'ın görüşlerine dayanmakla birlikte, hayvan etiği bağlamında özellikle Peter Singer'ın Hayvan Özgürleşmesi kitabıyla ön plana çıkmıştır. Bu kitapta savunulan görüşe göre, insan çıkarları ve hayvan çıkarlarının eşit gözetilmemesi için geçerli herhangi bir sebep yoktur. Bir fare de, bir insan da işkence görmemek ister. Öte yandan Singer, tıpkı öncüsü Bentham gibi haklar fikrini reddetmektedir. Singer'a göre, hayvanların geleceği tasavvur etme yetileri yoktur, bu sebeple bir hayvanı öldürmek, bu hayvanı herhangi bir çıkarından mahrum bırakmaz. Bu yüzden Singer'ın savunusu daha çok insanların hayvan kullanımları esnasında hayvanların koşullarını düzeltmeye odaklanmaktadır.

Tom Regan, insan harici hayvanların bir yaşamın öznesi olduklarını ve bu sebeple haklara sahip olduklarını savunur. Bu görüşe göre, insanlar ahlaki eylemlerin failleridir ve yaptıkları eylemlerden sorumludurlar. Bir yaşamın öznesi olan insanlar ve insan harici hayvanlar ise diğer kişilerin eylemlerinden öznel olarak zarar görebilir oldukları için ahlaki müteessirlerdir. Regan, bu kavramsallaştırmadan yola çıkarak, Kant felsefesinde bulunan ve Kant açısından sadece insanları kapsayan "hiç kimse bir başkasının araçlarının amacı olarak kullanılamaz" ilkesini insan harici hayvanlara da genişletmek gerektiğini savunmaktadır. Bunun anlamı, hayvanlara yönelik muameleleri iyileştirmenin yeterli olmayacağı, olması gerekenin hayvanları insan amaçları için kullanmaktan vazgeçmek olduğudur.

Gary Francione, insanların ve diğer hayvanların ortak olarak sahip olmaları gereken bir temel hakkın olduğu fikrini ortaya atmıştır. Bu hak "mal ve kaynak olarak kullanılmama hakkı" olarak tanımlanır. Francione'a göre hayvanlar açısından anlamlı herhangi bir değişim, toplumda ve yasalarda hayvanları insan mülkü olarak tanımlayan paradigmanın değişmesi ile mümkündür. Hayvanların insan kullanımı ve mülkiyeti altındayken koşullarını iyileştirme üzerine kurulu hareketin ise asıl problemi görünmez hale getirdiğini öne süren Francione, hayvan hakları savunucuları için ahlaki temelin veganlık olduğunu savunmaktadır. Hayvanlar insan mülkü olarak görüldüğü müddetçe herhangi bir muamele iyileştirme çabası mülk sahiplerinin çıkarları doğrultusunda gerçekleşecek, dolayısıyla her zaman sınırlı kalacak ve hayvanların mülk statüsünü pekiştirecektir. Bu yüzden hak savunucuları muameleleri iyileştirmeye değil, bu statüyü değiştirmeye odaklanmalı, bu sebeple öncelikle hayvanları kullanmayı kendi hayatlarından başlayarak sonlandırmalıdırlar.


İşte Rezalet Ana Yasa

Türkiye'de hayvan hakları, hayvanlara yönelik çeşitli hak ihlallerini önlemeye yönelik adımlar ilk olarak cemiyetler ekseninde başladı. İlk resmi dernek 1912 yılında "Himaye-i Hayvanat Cemiyeti" adı ile kurulmuş, Cumhuriyet döneminde ise "Türkiye Hayvanları Koruma Demeği" adıyla devam etmiştir. 1950'li yıllardan sonra da dernek sayılarında artış gözlemlendi. 1926 yılında kabul edilen “Hayvan Islahı Kanunu" daha çok hayvancılığın geliştirilmesi ve salgın hastalıklarının önlenmesine yönelikti. Cumhuriyet Döneminde hayvanlara kötü muameleye karşı Türk Ceza Kanununun 521 ve 577'nci Maddeleri işleme konuldu. Hukuksal iyileştirmeler ise Avrupa Birliği'ne adaylık süreciyle geldi. Genel olarak kümes hayvancılığı, kötü muamele, şiddet, öldürme, cinsel saldırı ve çeşitli çevresel sorunlar Türkiye'deki belli başlı hayvan ihlallerine neden olmaktadır. İdari para cezasının uygulandığı hukuksal yapıya dair çeşitli eleştiriler de yapılmaktadır.

Ayrıca unutmamak lazım ki bir can almak para cezası olamaz hapis veya daha ağırının sağlanması lazım can candır insan hayvandan akıllen üstün görülebilir ama yasalar karşısında ikiside eşit olması lazım adamın biri sokakta bir köpeğe tecavüz ediyor ve 1500 YTL para cezası bu nasıl bir insaf bu cezayı veren hakim elini vicdanına koymayı unuttumu gerçekten nasıl olur bu inanamıyorum.


Londra'da Kahverengi Köpek Olayı

1902 yılında İsveçli hayvan savunucusu ve feminist Lizzy Lind af Hageby (1878-1963) ve arkadaşı Lisa Shartau, Londra Kadın Tıp Fakültesi'ne tıp okumak üzere kaydolmuştur. Amaçları hayvanlar üzerinde yapılan dirikesim uygulamaları hakkında geniş bilgi edinmektir. Bu eğitimden deneyimlerini, tıp eğitiminde deney için kullanılan hayvanlara yönelik zulme dair detayları The Shambles of Science: Extracts from the Diary of Two Students of Physiology (1903) isimli kitapta yayınlamışlardır. Kitaptaki çarpıcı kısımlardan biri kahverengi teriyer cinsi bir köpeğin bilinci açıkken kesildiğinin anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde anlatılanlar fakültede çalışan araştırmacılar tarafından inkar edilse de, araştırmacılara açılan dava fakülteyi anestezi kullanmadıkları için suçlu bulmuştur.

1906 yılında, bu olaya atfen Battersea Parkında Joseph Whitehead tarafından yapılan bir köpek heykeli dikilmiş, altına da "İngiltere'nin kadın ve erkekleri, işler daha ne kadar zaman böyle sürüp gidecek?" yazısı yer almıştır. Bu heykel tıp öğrencileri arasında öfkeye sebep olmuş, heykele yönelik saldırılardan dolayı 24 saat polis koruması gerekmiştir. Ertesi yıl Trafalgar meydanında 1000 kadar tıp öğrencisi ile sendikacılar ve Süfrajet hareketi mensupları arasında bir çatışma çıkmışır. İki yıl sonra bir gece Battersea konseyi heykeli ortadan kaldırmıştır.

Ama sadece burada değil her yerde insanlar aynı Türkiyem için geçerli değil bu olaylar sadece insanların bilinçlenmesi lazım hayvanların korunması lazım onlara nasıl kıyabiliyor insan anlamak çok güç gerçekten hiç bi zamanda anlayamıyıcağım şimdide vegan olaylarına gelmek istiyorum.


Veganlığın ortaya çıkışı​

Ana madde: Veganlık

19 ve 20. yüzyıllarda İngiltere'de bulunan vejetaryenler derneğinde hayvan etinin yanı sıra hayvansal süt ve yumurta da tüketmeyen kişilere katı vejetaryen ismi takılmaktaydı. Vejetaryenler Derneği'nin resmi dergisinin 1851 yılında yayınladığı bir sayısında deri olmayan ayakkabıların nasıl bulunacağını anlatan makale bu yıllarda giyim de dahil tüm hayvansal ürünlerden uzak duran kişilerin varlığına işaret etmektedir. Derneğin 1923 yılında çıkardığı bir yayında da vejetaryenler için uygun olanın tüm hayvansal ürünlerden uzak durmak olduğu yazılmıştır ancak bu görüş derneğin resmi görüşü haline gelmemiş, vejetaryen kelimesi sadece hayvan eti tüketmemek anlamıyla özdeşleşmiştir.

1944 yılında Donald Watson öncülüğünde bir grup, hayvansal süt, yumurta ve diğer hayvansal ürünlerin kullanımının hayvan haklarıyla uyumlu olmadığı üzerine yürüttükleri tartışmanın ardından Vejetaryen Derneği'nden koparak tüm hayvansal ürünlerden uzak yeni bir hareketi başlatmışlardır. Vegan kelimesini, savundukları bu yaşam tarzını tanımlamak için ortaya atmışlardır.

Bu görüşü tam destekleyen biri değilim ama insanın vegan olası geliyor bu kadar gaddar insanları görünce bile dinimizde bile hayvanlar vahşice ve acı verilerek kurban ediliyor bu hak değil o da bir can eğer Tanrı bir canı veriyorsa canın alınmasını istemez değilmi onlarda can bana göre kurban sadece bir hurafe candan kıymetli bir şey yoktur satanisler gibi insan kurban etmek daha düzgün geliyor cani caniyi katlediyor ama masum hayvanların suçu yok neyse hassas konular olduğu için çok girmek istemiyorum, tabi her yerde aynı değil şimdi size bir not çizergesi göstereceğim iyi bakmanızı istiyorum dünyada Türkiye dahil bazı ülkeler hayvanların haklarını göz önünde bulundurmuş ve Türkiye bunların yanında rezalet Atam bu günleri görse yüzünüze tükürürdü ey bu ülkeyi yönetenler.


Ülkelerin Hayvan Haklarına Verdiği Önem Ve Ülkemizin Rezaletliği
(Can dediğimiz şey candır insan veya hayvan diye iki türe ayrılamaz)


İngiltere (Notu: A)

Hayvan hakları konusunda İngiltere’nin oldukça detaylı ve 14’ü aşkın kanun ve yasal düzenlemesi bulunuyor. Evcil hayvanların korunmasından, hayvanat bahçesi işletmelerinin düzenlenmesine kadar hemen her konuda detaylı kanunlar yer alıyor. Hayvanlar “hissedebilen varlıklar” olarak kabul ediliyor. Hayvanlara eziyet, işkence, hayvan dövüşleri gibi durumlarda 20,000 pounda kadar para cezası ve 6 ay hapis cezası verilebiliyor. Hayvan satışı sadece sınırlı sayıdaki petshoplarda yapılabiliyor. Petshop açmak bizim ülkemizdeki kadar kolay değil. Hayvan satışı yapmak isteyenler, hayvanların bakımını düzenli olarak yapmak zorunda. Her hayvanın tüm hayatı boyunca ve bir yıl içinde kaç kez doğum yapabileceği yasayla belirlenmiş. Hayvan satışı yapan kişiler şehirlerindeki yerel komisyondan lisans almak zorunda olup, en ufak şikayette bu komisyon tarafından lisanslarına son verilebiliyor. Lisanslı yerlerden alınmayan, kaçak olarak yurtdışından getirilen hayvanların sahipleri hakkında soruşturma açılabiliyor.

İsviçre (Notu: A)

İsviçre, hayvan hakları konusunda çok ilerlemiş ülkelerden biri olarak göze çarpıyor. İngiltere gibi İsviçre’de de hayvanlar hissedebilen varlıklar olarak kabul ediliyor. Hayvanları Koruma Kanunu’na göre hayvanlara kötü davranan, çok çalıştıran ve göz ardı eden sahipleri hakkında suçun büyüklüğüne göre para cezası veya 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. Hayvan hakları kanununda evcil hayvanlar özel önem taşıyor. Örneğin köpek sahibi olmak isteyenler için oldukça detaylı düzenlemeler var. Daha önce köpek sahibi olmamış kişiler köpek sahiplenmeden önce köpeğe bakabileceklerini gösteren bir sertifika sahibi olmak zorunda. İsviçre’de balık dahil, doğal olarak sosyal olan hayvanların tek başına beslenmesi de yasaklanmış.

Avusturya (Notu: A)

Avusturya en sıkı hayvan hakları kanunlarından birine sahip. 2004 yılında kabul edilen kanuna göre, hayvanlar insanların bakma sorumluluğunda olduğu insana eş varlıklar olarak kabul ediyor. Bu kanun hayvanlarla insanlar arasında bir eşitlik ifade etmesi nedeniyle önemli. Hayvanlara ağır korku dahil acı hissettirmek yasaklanmış. Hayvanların sosyal bağ kurma ihtiyacını dahi içeren kanunun ihlali durumlarında, ihlalin büyüklüğüne bağlı olarak para cezası veya 1 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. Kanunu uygulama yetkisi eyaletlere verilirken, her eyaletin Hayvan Koruma Ombudsmanı ve hükümet temsilcileri, üniversite temsilcileri ve Merkezi Hayvan Koruma Derneği temsilcisinden oluşan bir Hayvan Koruma Konseyi bulunuyor.

Türkiye (Notu: E)

Türkiye’de hayvan hakları 5199 numaralı kanunla düzenleniyor. Bu kanuna göre tüm hayvanlar eşit ve kanun hükümleri çerçevesinde yaşam hakkına sahip. Kanunda hayvanların İngiltere, İsviçre ve Avusturya’daki kanunlarda gözlenen bir ifade olan “hissedebilen varlıklar” olduğuna dair bir ibare bulunmuyor. Dikkat çeken en önemli eksiklerden biri de hayvan hakları ihlallerinde hapis cezasının olmayışı. Çorlu’da yaşanan eziyet olayında olduğu gibi suçlu kişi para cezasını ödeyerek, hapse girmeden suçlamalardan kurtulabiliyor. Ceza bedelleri her yıl belirlenerek Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından ilan ediliyor.

Hayvanları, bakımının gerektirdiği yaygın eğitim programlarına katılarak sahiplenenlerin sahiplendikleri hayvanın bakımını yapmakla yükümlü olduğu belirtilmiş. Herhangi bir eğitim programına katılmadan sahiplenenlerle ilgili ise para cezası verilebileceği dışında herhangi bir bilgi bulunmuyor. Kanunda ayrıca ev ve süs hayvanlarından kedi ve köpek sahibi kişilerin, sahip oldukları hayvanı belediyeye, en geç otuz gün içerisinde kayıt yaptırmakla yükümlü olduğu ifade edilmiş. Kanunun bir başka önemli yanı ev ve süs hayvanlarının terk edilmesiyle ilgili hükmü. Bu hükme göre ev ve süs hayvanları beslenemeyeceği ve iklimine uyum sağlayamayacağı yerlere terk edilemez ifadesi kullanılmış. Buna göre hayvanlar ancak yeniden sahiplendirilebilir ya da hayvan bakımevlerine teslim edilebilir. Hayvanı kaybolan veya vefat eden kişilerin de belediyeye 7 gün içinde haber vermesi gerektiği de belirtilmiş.

Petshoplarda kedi ve köpek satışının yasaklanmasıyla ilgili kanun tasarısı siyasi süreçlerin tamamlanmasını beklerken, petshoplar gibi ev ve süs hayvanı satan kişilerin hayvanların bakımı ve korunmasıyla ilgili yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitimlere katılmaları gerekiyor. Kanuna göre petshoplar üretimini ve ticaretini yaptıkları hayvanların sağlıklı koşullarda tutulduğundan emin olmak zorunda.

Türkiye gibi, sokakları hem sokak hayvanı hem de terk edilmiş ev hayvanlarıyla dolu bir ülkede petshopların düzgün koşulları sağlayıp sağlamadığının kontrol edilmesiyle ilgili kanunen yetkili kurum Orman Bakanlığı. Orman Bakanlığı illerde yetkisini en büyük mülki amire devredebildiği belirtiliyor. İllerde ayrıca bir denetim elemanı ve pek çok il temsilcisinin görev yaptığı Hayvanları Koruma Kurulu bulunuyor. Bu kurulun görevleri arasında hayvanların korunması ve 5199 nolu Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek olduğu ifade edilmiş. Yerel yönetimlerin ise ev ve süs hayvanları ile sahipsiz hayvanların kayıt altına alınması ile ilgili işlemleri yapmakla ve eğitimleri düzenlemekle yükümlü olduğu belirtiliyor. Kanunda denetime tabii işletme ve kişilerin yıllık denetim programına alınarak izlenmesi ve denetime tabii tutulması mümkün. İhbar ve şikayet gibi durumlarda Bakanlık yetkilisi haber vermeden denetim gerçekleştirebiliyor.

Hayvanların daha iyi koşullarda yaşamlarını sürdürmesi için insanlar olarak yapabileceğimiz pek çok şey var. 5199 nolu kanun özellikle karşılaştırmalı bakıldığında bazı temel eksiklikleri göze çarpan bir kanun. Hayvanların hissedebilen varlıklar olarak kabul edilmesi halinde hapis cezasının kanuna dahil edilmesi de gündeme gelebilir. Petshoplarda hayvan satışının yasaklanması, denetimlerin sıkılaşması, hayvan hakları ihlallerinde hapis cezası verilebilmesi ve her heveslenen kişinin hayvan sahibi olmaması gibi atılabilecek belli başlı adımlar var. Bu kurumsal adımların bir an önce atılması ve hayvan dostlarımızın daha iyi koşullarda yaşaması hepimizin önceliklerinden.

[Bu Konu Yazılırken Wikipedia Türkiye ve Dünya Hayvan Hakları Ana Yasasından Yararlanılmıştır]
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Neden altınlarını Discord sunucumuzda kazmıyorsun? TIKLA VE KATIL!
Yukarı