Merhaba arkadaşlar, bu aralar kafayı FRP ya da Türkçe ismiyle "FRYO" denen bir merete taktım. Şansıma da okulumda bir DM buldum. İlk oyunumuzu bu gün oynadık ve inanılmaz zevk aldık. (4,5 saatlik bir oturumdu.) Başımızdan geçenler şöyle,
4 arkadaş özel yeteneklilerin eğitildiği bir okuldan kaçıyoruz. Önce ekipman odasına girip asa, balta ve yayımızı almamız gerekiyor. Ama archer arkadaş lock picklerken gürültü yapıyor ve okulun gardiyanları dibimizde bitiyor. Biz ekipmanları kapıp koşmaya başlıyoruz. öğretmenler önümüzde buz bir duvar castlıyor. Pyromancer arkadaş duvara ateş topu atıp eritiyor. Geçip gidiyoruz, avluda kapıya geldiğimizde bacaklarımıza taş büyüsü yapıp bizi kitliyorlar. Bir gardiyana patates fırlatıp (Skillim patates atmak, Warlock'um ben.) onu bayıltıyorum. Okçu arkadaş birini öldürüyor. (Bu arada FRP grubuna dahil olmayan kız arkadaşlar arka masada "Şizofreniye bağladınız olm" diyolar bize.) Savaşçı/Viking/Dwarf arkadaş Taşları kırıp bizi kurtarıyor. Okulun avlusundan topukluyoruz.
Ormana girdiğimiz için hiçbir şey göremiyoruz. Viking arkadaş okçuyu havaya fırlatıyor. Okçu ilerde bir şehir görüyor.
Şehir yolunda bir arama devriyesi bizi görüyor, bir tane devriyeyi de o bizi görmeden biz görüyoruz. Grupça bizden haberi olmayan devriyeyi öldürmeyi seçiyoruz. Öldürüp üstünü başını alıyoruz, ormanın bitimine bir kamp kuruyoruz. Savaşçı arkadaşı da nöbete bırakıyoruz, sabah bir devriye tarafından baskına uğruyoruz, önce savaşçıyı, sonra beni tutan en sonunda da dördümüzün de ortasında kalan devriyeyi bayıltıp kaçıyoruz. . Şehire giderken ihtiyar bir amca bizden yardım istiyor, kabul ediyoruz. Yolda dayı muhabbet açmaya çalışıyor, ben direk okuldan kaçtığımızı ve oranın aslında bir esir kampı olduğunu ve bizi zorla çalıştırdıklarını söylüyoruz. Şansa adamın da oğlu o okuldaymış ve dede panikliyor. Bize oğlunu getirmemiz halinde Sınırsız kalacak yer ve yiyecek sağlayacağını söylüyor. Biz geri dönemeyeceğimizi söylüyoruz. Şehire giriyoruz. Şehire giren dede bize etrafı gezdiriyor ve biz okçuyu dedikodu yayması için meydana yolluyoruz. Hana vardığımızda dede bir haberci yolluyor okula neler olduğunu öğrenmek için. Cüce arkasından gidiyor ama yetişemiyor. Daha sonra elçi bizim aslında kaçak olduğumuzun haberini getiriyor. Biz hanı ve yanındaki ormanı tutuşturup kaçıyoruz. Yolumuzu banditler kesiyor. Banditleri öldürünce siyah bir figür bize lanetlendiğini ve elflerden nefret ettiğini söylüyor. Bize yeni güçler veriyor ve elf arkadaşın köyünü yakmaya yolluyor.
Rehberi sonra eklerim.
4 arkadaş özel yeteneklilerin eğitildiği bir okuldan kaçıyoruz. Önce ekipman odasına girip asa, balta ve yayımızı almamız gerekiyor. Ama archer arkadaş lock picklerken gürültü yapıyor ve okulun gardiyanları dibimizde bitiyor. Biz ekipmanları kapıp koşmaya başlıyoruz. öğretmenler önümüzde buz bir duvar castlıyor. Pyromancer arkadaş duvara ateş topu atıp eritiyor. Geçip gidiyoruz, avluda kapıya geldiğimizde bacaklarımıza taş büyüsü yapıp bizi kitliyorlar. Bir gardiyana patates fırlatıp (Skillim patates atmak, Warlock'um ben.) onu bayıltıyorum. Okçu arkadaş birini öldürüyor. (Bu arada FRP grubuna dahil olmayan kız arkadaşlar arka masada "Şizofreniye bağladınız olm" diyolar bize.) Savaşçı/Viking/Dwarf arkadaş Taşları kırıp bizi kurtarıyor. Okulun avlusundan topukluyoruz.
Ormana girdiğimiz için hiçbir şey göremiyoruz. Viking arkadaş okçuyu havaya fırlatıyor. Okçu ilerde bir şehir görüyor.
Şehir yolunda bir arama devriyesi bizi görüyor, bir tane devriyeyi de o bizi görmeden biz görüyoruz. Grupça bizden haberi olmayan devriyeyi öldürmeyi seçiyoruz. Öldürüp üstünü başını alıyoruz, ormanın bitimine bir kamp kuruyoruz. Savaşçı arkadaşı da nöbete bırakıyoruz, sabah bir devriye tarafından baskına uğruyoruz, önce savaşçıyı, sonra beni tutan en sonunda da dördümüzün de ortasında kalan devriyeyi bayıltıp kaçıyoruz. . Şehire giderken ihtiyar bir amca bizden yardım istiyor, kabul ediyoruz. Yolda dayı muhabbet açmaya çalışıyor, ben direk okuldan kaçtığımızı ve oranın aslında bir esir kampı olduğunu ve bizi zorla çalıştırdıklarını söylüyoruz. Şansa adamın da oğlu o okuldaymış ve dede panikliyor. Bize oğlunu getirmemiz halinde Sınırsız kalacak yer ve yiyecek sağlayacağını söylüyor. Biz geri dönemeyeceğimizi söylüyoruz. Şehire giriyoruz. Şehire giren dede bize etrafı gezdiriyor ve biz okçuyu dedikodu yayması için meydana yolluyoruz. Hana vardığımızda dede bir haberci yolluyor okula neler olduğunu öğrenmek için. Cüce arkasından gidiyor ama yetişemiyor. Daha sonra elçi bizim aslında kaçak olduğumuzun haberini getiriyor. Biz hanı ve yanındaki ormanı tutuşturup kaçıyoruz. Yolumuzu banditler kesiyor. Banditleri öldürünce siyah bir figür bize lanetlendiğini ve elflerden nefret ettiğini söylüyor. Bize yeni güçler veriyor ve elf arkadaşın köyünü yakmaya yolluyor.
Rehberi sonra eklerim.
