BurnerTroll
Birisi mi Spawnlandı?
- Katılım
- 28 Ağustos 2015
- Mesajlar
- 4
- Elmaslar
- 18
- Puanlar
- 0
Yıkımın ardından hayatta kalmayı başaran birkaç kişiye doktor lazımmış dediler, ben de seve seve bu görevi yaparım dedim. Hadi başlayalım bakalım.
(Konuyu okurken arka planda açık tutabileceğiniz müziklerden biri: )
Bağışıklık Sistemi Bölüm 2 (Önceki bölümleri okumak isteyenler diğer forumda bulabilirler.)
Önceki bölümde hatırladığımız üzere müttefik imparator olarak dostunuzun sarayını geziyordunuz ve ilk olarak güçlü surlar olan deriyi incelemiştiniz. Şimdi ise yavaş yavaş kalenin içine giriyor ve askeri personellerle tanışmaya başlıyoruz. (Dış koruma kısımlarından olan solunum sistemi ve sindirim sistemi ayrı konularda anlatılacaktır.)
Bizi ilk olarak piyadeler olan makrofajlar karşılıyor. Tabii bu askerlerin sizin onları izlediğinizden haberleri yok çünkü başlarını kaşıyacakları en ufak bir boş zamanları bile yok. Bir an göz göze geldiniz ve sizi nasıl çalıştıklarını anlatmaya gönüllü bir tanesi (Bellek hücresi) karşıladı. Ve işte o cesur askerlerden birinin anısını dinliyoruz:
"Gün 1, şu anda her şey normal o yüzden yazacak bir şey bulamıyorum, zaten günlük tutmayı da sevmem niye tutuyorsam..."
"Gün 2, ufukta yabancı bir şeyler göründü. Şimdilik sadece gözlem pozisyonundayız."
"Gün 3, büyük bir gürültüyle uyandık. Surları zorlayan düşmanlara karşı mücadele ediyoruz. Yine alçak bakteriler gelmiş. Bir bitmediler ki ***. Neyse, buraya bunu yazmak olmaz ama işimiz zor işte kafa dağıtmamız lazım."
"Gün 4, dayanma gücümüz azaldı. Bakterilerin bir kısmı surları aşıp içeri girdiler. Ben ve diğer makrofajlar üstlerine atılmak için emir aldık. Hep beraber çullandık ve kafalarına vurduk gerizekalıların. (Makrofajlar, bakterileri fagositoz denilen bir madde taşıma şekliyle yutarlar.) Ah şu isyancılar..."
"Gün 5, bugün kaçınılmaz sona geldik; tıpkı askeri eğitimde anlatıldığı gibi... Ama bugünkü gerçek olacak. Baskılayıcı hücrelerden kendimizi öldürme emri aldık ve yerimizi yeni arkadaşlarımız dolduracak. Ama görev kutsaldır, her şey vatan için!"
Ve bu günlüğü size okuduktan sonra bellek hücresi kendisini tutamadı, gözünden iki damla yaş süzüldü. "Uzun yaşamanın bedeli bu oluyor." dedi. "Kim kaç silah arkadaşımı gömdüm ben, ve öleceğim günü bekliyorum." diye ekledi.
Bir bölümün daha sonuna geldik. (30 Ağustos Zafer Bayramı'nız kutlu olsun.)
(Konuyu okurken arka planda açık tutabileceğiniz müziklerden biri: )
Bağışıklık Sistemi Bölüm 2 (Önceki bölümleri okumak isteyenler diğer forumda bulabilirler.)
Önceki bölümde hatırladığımız üzere müttefik imparator olarak dostunuzun sarayını geziyordunuz ve ilk olarak güçlü surlar olan deriyi incelemiştiniz. Şimdi ise yavaş yavaş kalenin içine giriyor ve askeri personellerle tanışmaya başlıyoruz. (Dış koruma kısımlarından olan solunum sistemi ve sindirim sistemi ayrı konularda anlatılacaktır.)
Bizi ilk olarak piyadeler olan makrofajlar karşılıyor. Tabii bu askerlerin sizin onları izlediğinizden haberleri yok çünkü başlarını kaşıyacakları en ufak bir boş zamanları bile yok. Bir an göz göze geldiniz ve sizi nasıl çalıştıklarını anlatmaya gönüllü bir tanesi (Bellek hücresi) karşıladı. Ve işte o cesur askerlerden birinin anısını dinliyoruz:
"Gün 1, şu anda her şey normal o yüzden yazacak bir şey bulamıyorum, zaten günlük tutmayı da sevmem niye tutuyorsam..."
"Gün 2, ufukta yabancı bir şeyler göründü. Şimdilik sadece gözlem pozisyonundayız."
"Gün 3, büyük bir gürültüyle uyandık. Surları zorlayan düşmanlara karşı mücadele ediyoruz. Yine alçak bakteriler gelmiş. Bir bitmediler ki ***. Neyse, buraya bunu yazmak olmaz ama işimiz zor işte kafa dağıtmamız lazım."
"Gün 4, dayanma gücümüz azaldı. Bakterilerin bir kısmı surları aşıp içeri girdiler. Ben ve diğer makrofajlar üstlerine atılmak için emir aldık. Hep beraber çullandık ve kafalarına vurduk gerizekalıların. (Makrofajlar, bakterileri fagositoz denilen bir madde taşıma şekliyle yutarlar.) Ah şu isyancılar..."
"Gün 5, bugün kaçınılmaz sona geldik; tıpkı askeri eğitimde anlatıldığı gibi... Ama bugünkü gerçek olacak. Baskılayıcı hücrelerden kendimizi öldürme emri aldık ve yerimizi yeni arkadaşlarımız dolduracak. Ama görev kutsaldır, her şey vatan için!"
Ve bu günlüğü size okuduktan sonra bellek hücresi kendisini tutamadı, gözünden iki damla yaş süzüldü. "Uzun yaşamanın bedeli bu oluyor." dedi. "Kim kaç silah arkadaşımı gömdüm ben, ve öleceğim günü bekliyorum." diye ekledi.
Bir bölümün daha sonuna geldik. (30 Ağustos Zafer Bayramı'nız kutlu olsun.)