S
sooply
Ziyaretçi
Çanakkale Zaferi 1915 - Bölüm 1
Bu topraklar kolay kazanılmadı...
Ön SözBu topraklar kolay kazanılmadı...
Bu kısmı birçok kişi atlayacak veya geçecektir. O yüzden kısa ve öz tutacağım. İlk önce, bu yazıları toplamak için çok uğraştığımı söyleyebilirim. Bazı kaynaklara bakıp, bir araya getirip toplamak çok uzun süren bir iştir. Tabii ki de her kaynak aynı bilgiyi vermiyor diyebilirim. En çok hangi bilgi yazılıyorsa onları topluyorum. Şimdiden bir yanlışım olursa kusuruma bakmayın. Ön söz, not gibi bir şey oldu denilebilir. Sizi daha fazla tutmayayım, okumaya geçebilirsiniz.
Başlangıç
25 Temmuz 1914, günlerden Cumartesi. Sadrazam (yani başbakan da denilebilir) Sait Halim Paşa, Ali Fuat Bey'e masasının önündeki koltuğu göstererek "Buyrun efendim!" dedi. Ali Fuat Bey, teşekkür ederek koltuğa oturdu. Osmanlı İmparatorluğu büyük bir savaş içerisindeydi. Uzunca bir toplantı yapacaklardı. Arada uzunca birbirlerine bakıştılar. Ortam sessizleşiyordu. Bu sessizliği bozan da Sait Halim Paşa oldu. Bir soluk aldı ve:
"Önce İtalyanlara, sonra da Balkanlılara yenildik. Kocaman ve büyük ordumuz var ama o Balkan devletlerine sürekli yenik düşüyoruz. Onlar bizi sürekli bozguna uğratıyor. Biz ise sessiz kalıyoruz. Müttefik arayışındayız ama ortada ses seda yok. Bir dost edinebilmek için yalnız büyük devletlere değil, Yunanlılara bile yanaştık. Korkularından yüz bile vermediler."
Ali Fuat Bey sessizce onu dinliyordu. Sait Halim Paşa hâlâ konuşmasına devam ediyordu. Bir ara yutkundu ve:
"Almanya ile Rusya'ya karşı bir savunma anlaşması yapmak ümidi belirdi. Eğer bu olay gerçekleşirse devlet için iyi olabilir. Padişahımıza arz ediniz ve görüşmeleri resmi olarak sürdürebilmem için beni yetkilendirmesini arz ederim."
Ali Fuat Bey, Sait Halim Paşa'nın konuşmasını bitirince hemen toparlandı:
- Başüstüne. Yetki belgesini bugün imzalatır, getirip size veririm.
- Teşekkür ederim.
Kalktılar. Bir süre sonra görüşmek ümidiyle ayrıldılar.
Osmanlı İmparatorluğu yükseliş dönemi bittikten beri sıkıntı yaşamaya başlamışlardı. Yeniçeriler resmen bize düşman olacak, tımar sistemi bozulacak, böylece yavaş yavaş çöküşe doğru gidecekti. Önlemini almaya çalıştılar ama başaramadılar. Peki, neden yükseliş dönemi bozuldu ki?
Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı Ordusu ile 2 Ağustos'ta Zigetvar'a vardı. Kanuni Sultan Süleyman ise 5 Ağustos'ta kuşatmanın görülebileceği yere gidip çadırıyla oraya bir süre yerleşti. En kötüsü ne olabilirdi? Düşmanlar ona bir şey yapmadı. Sadece felç sebebiyle hayatını yitirdi. Bu düşünülebilecek bir şey değildi. Orada nasıl felç geçirebilirdi ki? O günden bu savaşa kadar Osmanlı İmparatorluğu yavaş yavaş çöküşe uğradı. Kimse de seslenmedi, soluğunu çıkarmadı.
Hâlâ savaş halindeyiz, bir şey yapamıyoruz. Küçük Balkan Devletlerine bağıramıyoruz. Onları geri püskürtemiyoruz. Sürekli böyle tartışmalar halindeydiler. Eğer bu tartışmalar yerine güzel bir strateji uygulansaydı, belki de Çanakkale kolayca kurtulabilecekti.
Bir yandan da sorunlar sonbaharda düşen yapraklar gibi üst üste yığılmaktaydı. Para yok, güçsüzdü Osmanlı İmparatorluğu. Ekonomi çöktü, hâlâ çöküşe doğru gidiyordu. Göçmenler İstanbul'a koşuyor, oradaki boş evlere sığınıyorlardı. İstanbul, bir katliam yeri gibiydi. Büyük devletler, o zaman da "Bulgarlar'a Edirne'yi verelim mi, vermeyelim mi?" onu tartışıyorlardı. Ortada ne bir strateji vardı, ne bir savaşa hazır olan ordu. Bu yüzden de önce, Edirne'yi almak istediler.
Bölüm Sonu
Bölüm sonu yaklaşık 460 kelime oldu. Böyle bölüm bölüm devam edeceğim. Her gün bir bölüm atmaya çalışacağım. Roman tarzı bir şey oldu denilebilir. Yorumlarınızı çok merak ediyorum. "Çanakkale Zaferi romanda Edirne ve Kanuni Sultan Süleyman ne gezer?" diyebilirsiniz. I. Süleyman'ı oraya eklememin sebebi, Osmanlı'nın nasıl bu hale geldiğini anlatmamdı. Büyük bir padişahın doğal sebebiyle ölmesi, bakın nelere etki etti. Edirne ise bu savaş ile çok bağlantılı. Bunu diğer bölümlerde fark edersiniz. Umarım beğenmişsinizdir. Sonraki bölüme kadar, hoşça kalın.