Sol Reklam

Tanıtım Oropa ardzo arti varen, çkim iveri nçari çkvaşa, miordini miçkutu do, goytiroku ma si çkvaşa, miordini miçkutu do, didou do na ni na...

beeboy07

Yaratık Tuzağı: Çalışıyor

Discord:

beeboy07#1737

Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
687
Elmaslar
659
Puanlar
15.030
Yer
İstanbul

Oropa ardzo arti varen, çkim iveri nçari çkvaşa, miordini miçkutu do,
goytiroku ma si çkvaşa, miordini miçkutu do, didou do na ni na...

Ne anladınız? Biri bu sözleri küfür bile sanabilir; bu telaşlı yükün altında sadece yazılı olarak gördüğünüz bu cümleyi, bu ön yargılı cümleyi beyninizde bir karara bağlamak için bir çözüm ararsınız. Bu bir genellemedir. Şayet Türk milletinin kazandığı bu sözler, bu sözlerin karakteri, dolmanın içindeki pilavdır adeta. Ya biberi ziyana mahkum olur, ya da pilavın dışında sadece tadı karışık bir atık olarak bırakılır. İşte o atık, tam olarak bu sözlerdir. Bu sözlerin aşıladığı duyguyu o korkak zihinle kimse anlayamaz. Fakat sadece okuyarak anlamazsınız. Nasıl mı anlarsınız? Şarkıyla... Şarkı işte budur. Dinlersiniz. O sözlerin anlamı kalmaz belki, ritmin kulağınıza nasıl geldiği, şarkının demek istediği o duyguyu size çok iyi anlatır. İşte böyle; şarkı duygu anlatma sanatıdır. 2-3 sözle kafiye yapınca şarkı yapılmış olunmaz. Şarkının söylemek istediği duygu arkasında sözler sadece süs gibi kalır.

Sözleri boş verin, kaliteli bir şarkının sözlerini bilmeseniz bile ne çağrıştırdığını bilirsiniz. Bugün şarkıların %80'i taklittir. Sözler dahil şarkılar tamamen kurgu bir hayatın yansıması olup, sizi sadece ritme kaptırarak uyuşturmak için yapılmıştır. Hadi şarkıyı dinleyip kafamızda yorumlayalım. Sadece dinleyerek, sözlere gerek yok.



(Okumaya devam edin)

Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n Roll sentezleyerek kendi karakterini (tarzını) yaratan Laz Ses Kazım Koyuncu, 7 Kasım 1971 yılında Artvin'de; Laz milletinin en gözde yerlerinden birinde doğmuştur. Ortaokulda mandolin çalarak başladığı müziğe, "üstadım" dediği Yaşar Turna'nın yanında, türkü dinlerken müziğin dozunu alarak geçirmiştir. 1992 yılında sadece 20 yaşındayken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı müzik grubunu kurmuştur. Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmış olsa da Rock müzikten kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini Rock müziği tabanlı yorumlamaya başlamıştır. Şaşırtıcı bir karakter ve müzik anlayışı. Hem bu daha hikayenin sadece başı.
KAZIM KOYUNCU KİMDİR?
"...Kâzım Koyuncu (7 Kasım 1971, Artvin – 25 Haziran 2005, İstanbul), geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n’Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserinden vefat etmiştir. Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy (Pançol)’da, 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972’dir.

Kazım Koyuncu, Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı ve çocukluğu, “üstadım” dediği, “Kemençeci Yaşar” lakabı ile tanınan Yaşar Turna’nın yanında türkü dinleyerek geçti. İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyasi nedenlerle ayrılan Kazım Koyuncu, 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atıldı. 1992’de henüz 20 yaşında iken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı özgün müzik grubunu kuran Kazım Koyuncu’nun profesyonel müzik hayatı başladı. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock’tan kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başladı.

Kazım Koyuncu, 1993'te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurdu. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995’te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998’de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, sınırlı sayıda (yalnızca 130 adet) basılmış bir konser albümü (Bruxel Live) çıkardıktan sonra 1999 yılında dağılmıştır.

Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2001'de Viya! adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz’ın müziklerini yapınca yurt çapında tanınan Kazım Koyuncu, haha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırladı.

Kazım Koyuncu, Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı, Nisan 2004’te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırdı.

2004’ün sonlarında Kazım Koyuncu’ya akciğer kanseri teşhisi konuldu ve kanser tedavisi görmeye başladı. 25 Haziran 2005’de, 33 yaşındayken Kazım Koyuncu tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Kazım Koyuncu bir röportajında şöyle diyordu: “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem”.

Kazım Koyuncu’nun ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm (Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından 18 Aralık 2006’da çıkartıldı. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başladı ve halen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir. 2008 yılında Kazım Koyuncu’nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle anlatan yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan” belgeseli 3 DVD halinde yayınlanmıştır.

26 Haziran 2005’te Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen tören sonrası on binler tarafından Hopa’ya uğurlanan Kazım Koyuncu, 27 Haziran 2005’te, doğduğu köy olan Pançol’da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında ebedi istirahatgahına konuldu.

“Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.”

Kazım Koyuncu, çevre sorunlarına hep duyarlı olmuş ve Karadeniz Sahil Yolu inşaatına karşı Rize ilinin Fındıklı ilçesinde düzenlenen eylemlere destekte bulunmuştur.

Geçtiğimiz günlerde vizyona giren “Yağmur – Kıyamet Çiçeği” adlı filmde, Kazım Koyuncu’nun hayatı anlatılmaktadır..."

Bu spoiler içindeki yazı başka bir siteden alıntılanmıştır.

Ağırlıklı Türk milleti olarak Türkiye içindeki milletlerin ayrımı yapılmadan, değerli insanları düpedüz kaybetmemeliyiz. Kazım Koyuncu'nun geride bıraktığı eserler 13 yıldır yalnız kalmış yaşayabiliyorken, bu geçen 13 yıldır şarkının değeri tarihi eser gibi artmakta ve daha anlamlı gelmektedir. Anlamını kaybeden sanat nostalji kazanarak geri getirilmelidir. Bunun başka bir yolu yok. Aynı dinle devlet işinin ayrılığı, askerin devlet yönetiminden bağımsızlığı gibi, sanat da tek başına bağımsız devasa bir silahtır. Sanatını kaybeden ülke kültürünü kaybeder, kültürsüz ülkenin milleti kendi ırkını seçemez. Şayet bu konu ağırlığında Laz, ırk ayrımı yapmadan. Türkiye içinde yaşayan bütün sanat değerlerine saygı ve sevgi duyulmalıdır.
 

Ekler

  • MC-TR.png
    MC-TR.png
    84,5 KB · Görünt.: 362

ploutos

Satırsız bir günüm yok.
Katılım
18 Kasım 2017
Mesajlar
409
Elmaslar
362
Puanlar
14.420
Yaş
23
Yer
Tekirdağ
Minecraft
ploutos
Ben azeri bir kardeşimiz konu açtı sandım .
 

beeboy07

Yaratık Tuzağı: Çalışıyor

Discord:

beeboy07#1737

Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
687
Elmaslar
659
Puanlar
15.030
Yer
İstanbul

Tobi

"No one cared who I was until I put on the mask."
Katılım
15 Mayıs 2016
Mesajlar
351
Elmaslar
141
Puanlar
13.980
Dinledikçe annemin elinden yemek yediğim, daha ana sınıfına gitmeden çocukluğum aklıma geliyor çok güzel günlerdi :'(
 

Alpho320

powered by Fabulous.

Discord:

Alpho320#9202

Katılım
20 Haziran 2018
Mesajlar
1.396
Elmaslar
1.285
Puanlar
17.175
Yer
Istanbul
Minecraft
Alpho320

Oropa ardzo arti varen, çkim iveri nçari çkvaşa, miordini miçkutu do,
goytiroku ma si çkvaşa, miordini miçkutu do, didou do na ni na...

Ne anladınız? Siz bu sözleri küfür bile sanabilir; bu telaşlı yükün altında sadece yazılı olarak gördüğünüz bu cümleyi, bu ön yargılı cümleyi beyninizde bir karara bağlamak için bir çözüm ararsınız. Bu emin ithamlar benim tarafımdan size bir genellemedir. Şayet Türk milletinin kazandığı bu sözler, bu sözlerin karakteri dolmanın içindeki pilavdır adeta. Adeta... ya kabuğu (biberi) ziyana mahkum olur, ya da pilavın dışında sadece tadı karışık bir atık olarak bırakılır. İşte o atık, tam olarak bu sözlerdir. Bu sözlerin aşıladığı duyguyu o korkak zihinle kimse anlayamaz. Fakat sadece okuyarak anlamazsınız. Nasıl mı anlarsınız? Şarkıyla... Şarkı işte budur. Dil yalamak yerine dinlersiniz, sizin kulağınız yalanır. O sözlerin anlamı kalmaz belki, ritmin kulağınıza nasıl geldiği, şarkının demek istediği o duyguyu size çok iyi anlatır. İşte böyle; Şarkı duygu anlatma sanatıdır. 2-3 sözle kafiye yapınca şarkı yapılmış olunmaz. Şarkı yapınca kafiyeye (başarıya) ulaşılamaz. Sadece amaca ulaşılır, içinizdekileri dökmeye. Şarkının söylemek istediği duygu arkasında sözler sadece oyuncu (ağacın kökü) olarak kalır.

Demek istediğimi anladığınızı umuyorum, ve sizi bu konumu okurken bir şarkı dinlemeye davet ediyorum. Sözleri boş verin, sizden bu konuda istediğim tek şey şarkının asıl sözlerini bilmeden şarkının sözlerini kendiniz yazmanız. Sözleri yazmasanız bile ne çağrıştırdığını yazabilirsiniz. Neden mi? Çünkü Türk milleti bunu öğrenmeli. Şarkıyı öğrenmeli. Bugün şarkıların %90'u taklittir. Sözler bile dahil şarkı tamamen kurgu bir hayatın yansıması olup, sizi sadece ritme kaptırarak uyuşturmak için yapılmıştır. Hadi şarkıyı dinleyip yorum yapalım. Hem de sadece şarkıyı dinleyerek.



(Okumaya devam edin)

Videoyu gördüğünüze göre bir kimden bahsedeceğimi anladınız. Videoyu izlemeyin, sadece oynat tuşuna basıp öylece bırakın. Dinlerken okumak sarıyor, hayal gücünüz surları deviriyor. Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n Roll sentezleyerek kendi karakterini (tarzını) yaratan Laz Ses Kazım Koyuncu, 7 Kasım 1971 yılında Artvin'de; Laz milletinin en gözde yerlerinden birinde doğmuştur. Ortaokulda mandolin çalarak başladığı müziğe, "üstadım" dediği Yaşar Turna'nın yanında, türkü dinlerken müziğin dozunu alarak geçirmiştir. 1992 yılında sadece 20 yaşındayken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı müzik grubunu kurmuştur. Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmış olsa da Rock müzikten kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini Rock müziği tabanlı yorumlamaya başlamıştır. Şaşırtıcı bir karakter ve müzik anlayışı. Hem bu daha hikayenin sadece başı.
KAZIM KOYUNCU KİMDİR?
"...Kâzım Koyuncu (7 Kasım 1971, Artvin – 25 Haziran 2005, İstanbul), geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n’Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserinden vefat etmiştir. Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy (Pançol)’da, 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972’dir.

Kazım Koyuncu, Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı ve çocukluğu, “üstadım” dediği, “Kemençeci Yaşar” lakabı ile tanınan Yaşar Turna’nın yanında türkü dinleyerek geçti. İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyasi nedenlerle ayrılan Kazım Koyuncu, 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atıldı. 1992’de henüz 20 yaşında iken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı özgün müzik grubunu kuran Kazım Koyuncu’nun profesyonel müzik hayatı başladı. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock’tan kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başladı.

Kazım Koyuncu, 1993'te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurdu. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995’te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998’de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, sınırlı sayıda (yalnızca 130 adet) basılmış bir konser albümü (Bruxel Live) çıkardıktan sonra 1999 yılında dağılmıştır.

Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2001'de Viya! adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz’ın müziklerini yapınca yurt çapında tanınan Kazım Koyuncu, haha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırladı.

Kazım Koyuncu, Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı, Nisan 2004’te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırdı.

2004’ün sonlarında Kazım Koyuncu’ya akciğer kanseri teşhisi konuldu ve kanser tedavisi görmeye başladı. 25 Haziran 2005’de, 33 yaşındayken Kazım Koyuncu tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Kazım Koyuncu bir röportajında şöyle diyordu: “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem”.

Kazım Koyuncu’nun ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm (Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından 18 Aralık 2006’da çıkartıldı. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başladı ve halen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir. 2008 yılında Kazım Koyuncu’nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle anlatan yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan” belgeseli 3 DVD halinde yayınlanmıştır.

26 Haziran 2005’te Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen tören sonrası on binler tarafından Hopa’ya uğurlanan Kazım Koyuncu, 27 Haziran 2005’te, doğduğu köy olan Pançol’da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında ebedi istirahatgahına konuldu.

“Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.”

Kazım Koyuncu, çevre sorunlarına hep duyarlı olmuş ve Karadeniz Sahil Yolu inşaatına karşı Rize ilinin Fındıklı ilçesinde düzenlenen eylemlere destekte bulunmuştur.

Geçtiğimiz günlerde vizyona giren “Yağmur – Kıyamet Çiçeği” adlı filmde, Kazım Koyuncu’nun hayatı anlatılmaktadır..."

Bu spoiler içindeki yazı başka bir siteden alıntılanmıştır.

Ağırlıklı Türk milleti olarak Türkiye Cumhuriyeti içindeki milletlerin ayrımı yapılmadan, değerli insanları düpedüz kaybetmemeliyiz. Laz Kazım Koyuncu'nun geride bıraktığı eserler 13 yıldır yalnız kalmış yaşayabiliyorken, bu geçen 13 yıldır şarkının değeri tarihi eser gibi artmakta ve daha anlamlı gelmektedir. Anlamını kaybeden sanat nostalji kazanarak geri getirilmelidir. Bunun başka bir yolu yok. Aynı dinle devlet işinin ayrılığı, askerin devlet yönetiminden bağımsızlığı gibi, sanat da tek başına bağımsız devasa bir silahtır. Sanatını kaybeden ülke kültürünü kaybeder, kültürsüz ülkenin milleti kendi ırkını seçemez. Şayet bu konu ağırlığında Laz, ırk ayrımı yapmadan. Türkiye içinde yaşayan bütün sanat değerlerine saygı ve sevgi duyulmalıdır. Ermeni, Yahudi başta olmak üzere o kadar Türk sevgilisi insan görülmektedir ki, bu insanların kötü yüzü (insanları) sebebinden "Merhaba Türk!" demeye utanmaktadırlar. Fakat çok yakındadırlar, Osmanlı'nın içinde çıldıran azınlıkların bir ırkdaş olmasına rağmen önüne geçen, "Kendine gel." diyebilen insanların devamıdır bu insanlar. "Sen" hata yapınca "Siz" olmamalı, bir kişiden ötürü bir millet suçlu gösterilmemelidir.

Sen yoksun ama geride bıraktığın "sen" varsın Kazım Koyuncu!
Aslında
4869 gündür hala varsın.

Anılarımı tekrardan hatırlattığın için teşekkürler Yiğit...
 

beeboy07

Yaratık Tuzağı: Çalışıyor

Discord:

beeboy07#1737

Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
687
Elmaslar
659
Puanlar
15.030
Yer
İstanbul

kingOf0

"~SimitSu"

Discord:

kingOf0!#4055

Katılım
14 Haziran 2016
Mesajlar
998
Elmaslar
745
Puanlar
15.070
Yer
getPlayer("SimitSu").getLocation()
Minecraft
SimitSu
Küçükken anlamını bilmesemde, içimde yankılanan şarkıdır. Hep sevmişimdir ne olduğunu bilmesemde. Görüşürüz üstad! seni çok geç tanıyanlara selam olsun. Allah rahmet eylesin...

Yağmur gibi yağdın kalbime...

Yağmur yağdın kalbime
Sel aldın götürdün
Sen beni merak eyleme
içimeki ateş sönmeye

Ah, ben. Ah, sen!
Bu dünya kime yanar?
Sen yoksan benimle
kalbimdeki yerinde

El alem, kim? yoksa sen
Senin yerin yüreğimde
Felsefe sorumsun sen
Sen ve nasıl sevdiğim
Nice günlere her beraberce ~SimitSu
 

Muratttttttt

Bir Kömür Göründü Kaptanım!

Discord:

Muro#9292

Katılım
2 Nisan 2017
Mesajlar
161
Elmaslar
103
Puanlar
6.560
Yaş
34
Minecraft
Murok

Oropa ardzo arti varen, çkim iveri nçari çkvaşa, miordini miçkutu do,
goytiroku ma si çkvaşa, miordini miçkutu do, didou do na ni na...

Ne anladınız? Siz bu sözleri küfür bile sanabilir; bu telaşlı yükün altında sadece yazılı olarak gördüğünüz bu cümleyi, bu ön yargılı cümleyi beyninizde bir karara bağlamak için bir çözüm ararsınız. Bu emin ithamlar benim tarafımdan size bir genellemedir. Şayet Türk milletinin kazandığı bu sözler, bu sözlerin karakteri dolmanın içindeki pilavdır adeta. Adeta... ya kabuğu (biberi) ziyana mahkum olur, ya da pilavın dışında sadece tadı karışık bir atık olarak bırakılır. İşte o atık, tam olarak bu sözlerdir. Bu sözlerin aşıladığı duyguyu o korkak zihinle kimse anlayamaz. Fakat sadece okuyarak anlamazsınız. Nasıl mı anlarsınız? Şarkıyla... Şarkı işte budur. Dil yalamak yerine dinlersiniz, sizin kulağınız yalanır. O sözlerin anlamı kalmaz belki, ritmin kulağınıza nasıl geldiği, şarkının demek istediği o duyguyu size çok iyi anlatır. İşte böyle; Şarkı duygu anlatma sanatıdır. 2-3 sözle kafiye yapınca şarkı yapılmış olunmaz. Şarkı yapınca kafiyeye (başarıya) ulaşılamaz. Sadece amaca ulaşılır, içinizdekileri dökmeye. Şarkının söylemek istediği duygu arkasında sözler sadece oyuncu (ağacın kökü) olarak kalır.

Demek istediğimi anladığınızı umuyorum, ve sizi bu konumu okurken bir şarkı dinlemeye davet ediyorum. Sözleri boş verin, sizden bu konuda istediğim tek şey şarkının asıl sözlerini bilmeden şarkının sözlerini kendiniz yazmanız. Sözleri yazmasanız bile ne çağrıştırdığını yazabilirsiniz. Neden mi? Çünkü Türk milleti bunu öğrenmeli. Şarkıyı öğrenmeli. Bugün şarkıların %90'u taklittir. Sözler bile dahil şarkı tamamen kurgu bir hayatın yansıması olup, sizi sadece ritme kaptırarak uyuşturmak için yapılmıştır. Hadi şarkıyı dinleyip yorum yapalım. Hem de sadece şarkıyı dinleyerek.



(Okumaya devam edin)

Videoyu gördüğünüze göre bir kimden bahsedeceğimi anladınız. Videoyu izlemeyin, sadece oynat tuşuna basıp öylece bırakın. Dinlerken okumak sarıyor, hayal gücünüz surları deviriyor. Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n Roll sentezleyerek kendi karakterini (tarzını) yaratan Laz Ses Kazım Koyuncu, 7 Kasım 1971 yılında Artvin'de; Laz milletinin en gözde yerlerinden birinde doğmuştur. Ortaokulda mandolin çalarak başladığı müziğe, "üstadım" dediği Yaşar Turna'nın yanında, türkü dinlerken müziğin dozunu alarak geçirmiştir. 1992 yılında sadece 20 yaşındayken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı müzik grubunu kurmuştur. Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmış olsa da Rock müzikten kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini Rock müziği tabanlı yorumlamaya başlamıştır. Şaşırtıcı bir karakter ve müzik anlayışı. Hem bu daha hikayenin sadece başı.
KAZIM KOYUNCU KİMDİR?
"...Kâzım Koyuncu (7 Kasım 1971, Artvin – 25 Haziran 2005, İstanbul), geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n’Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserinden vefat etmiştir. Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy (Pançol)’da, 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972’dir.

Kazım Koyuncu, Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı ve çocukluğu, “üstadım” dediği, “Kemençeci Yaşar” lakabı ile tanınan Yaşar Turna’nın yanında türkü dinleyerek geçti. İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyasi nedenlerle ayrılan Kazım Koyuncu, 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atıldı. 1992’de henüz 20 yaşında iken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı özgün müzik grubunu kuran Kazım Koyuncu’nun profesyonel müzik hayatı başladı. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock’tan kopamayan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başladı.

Kazım Koyuncu, 1993'te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurdu. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995’te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998’de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, sınırlı sayıda (yalnızca 130 adet) basılmış bir konser albümü (Bruxel Live) çıkardıktan sonra 1999 yılında dağılmıştır.

Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2001'de Viya! adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz’ın müziklerini yapınca yurt çapında tanınan Kazım Koyuncu, haha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırladı.

Kazım Koyuncu, Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı, Nisan 2004’te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırdı.

2004’ün sonlarında Kazım Koyuncu’ya akciğer kanseri teşhisi konuldu ve kanser tedavisi görmeye başladı. 25 Haziran 2005’de, 33 yaşındayken Kazım Koyuncu tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Kazım Koyuncu bir röportajında şöyle diyordu: “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem”.

Kazım Koyuncu’nun ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm (Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından 18 Aralık 2006’da çıkartıldı. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başladı ve halen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir. 2008 yılında Kazım Koyuncu’nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle anlatan yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan” belgeseli 3 DVD halinde yayınlanmıştır.

26 Haziran 2005’te Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen tören sonrası on binler tarafından Hopa’ya uğurlanan Kazım Koyuncu, 27 Haziran 2005’te, doğduğu köy olan Pançol’da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında ebedi istirahatgahına konuldu.

“Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.”

Kazım Koyuncu, çevre sorunlarına hep duyarlı olmuş ve Karadeniz Sahil Yolu inşaatına karşı Rize ilinin Fındıklı ilçesinde düzenlenen eylemlere destekte bulunmuştur.

Geçtiğimiz günlerde vizyona giren “Yağmur – Kıyamet Çiçeği” adlı filmde, Kazım Koyuncu’nun hayatı anlatılmaktadır..."

Bu spoiler içindeki yazı başka bir siteden alıntılanmıştır.

Ağırlıklı Türk milleti olarak Türkiye Cumhuriyeti içindeki milletlerin ayrımı yapılmadan, değerli insanları düpedüz kaybetmemeliyiz. Laz Kazım Koyuncu'nun geride bıraktığı eserler 13 yıldır yalnız kalmış yaşayabiliyorken, bu geçen 13 yıldır şarkının değeri tarihi eser gibi artmakta ve daha anlamlı gelmektedir. Anlamını kaybeden sanat nostalji kazanarak geri getirilmelidir. Bunun başka bir yolu yok. Aynı dinle devlet işinin ayrılığı, askerin devlet yönetiminden bağımsızlığı gibi, sanat da tek başına bağımsız devasa bir silahtır. Sanatını kaybeden ülke kültürünü kaybeder, kültürsüz ülkenin milleti kendi ırkını seçemez. Şayet bu konu ağırlığında Laz, ırk ayrımı yapmadan. Türkiye içinde yaşayan bütün sanat değerlerine saygı ve sevgi duyulmalıdır. Ermeni, Yahudi başta olmak üzere o kadar Türk sevgilisi insan görülmektedir ki, bu insanların kötü yüzü (insanları) sebebinden "Merhaba Türk!" demeye utanmaktadırlar. Fakat çok yakındadırlar, Osmanlı'nın içinde çıldıran azınlıkların bir ırkdaş olmasına rağmen önüne geçen, "Kendine gel." diyebilen insanların devamıdır bu insanlar. "Sen" hata yapınca "Siz" olmamalı, bir kişiden ötürü bir millet suçlu gösterilmemelidir.

Sen yoksun ama geride bıraktığın "sen" varsın Kazım Koyuncu!
Aslında
4869 gündür hala varsın.

Anılarım depreşti.
 

MisterArda

Skripter-Pluginer!
Katılım
20 Kasım 2017
Mesajlar
255
Elmaslar
153
Puanlar
6.820
Yer
California
Anılarım depreşti. Mükemmel bi' şah eser.
 
Neden altınlarını Discord sunucumuzda kazmıyorsun? TIKLA VE KATIL!
Yukarı